San Fransisco’daki ünlü Miami AD School’dan staj için 3 aylığına McCann İstanbul’a geldiler. Bu hafta sonu ise gidiyorlar. Aslında onlarla ne zamandır röportaj yapmayı planlıyordum ama bir türlü zamanım olmamıştı. Gitmeden, bu ekiple kısa bir söyleşi yapmayı akıl ettim sonunda. Birçok yerde öğrencilerinin işlerini gördüğünüz Crispin+Porter Bogusky önderliğindeki Miami Ad School’dan iki reklamcı adayı: Olivier Schroeter (SY) (soldaki) & Jarrad Woods (RY) (sağdaki). Buyrun…
They came from Miami Ad School San Fransisco office (MAS is a very well known advertising portfolio school in the world) to intern for 3 months here in McCann Erickson Istanbul office. I’ve been planning to make an interview with them since they are leaving by this weekend. Here are the two admen Olivier Schroeter (AD) (left) and Jarrad Woods (CW) (right) from MAS.
Kısaca kim olduğunuzdan başlayalım önce…
Let’s start with learning about who you are…
Jarrad:
29 yaşında MAS’de öğrenci ve metin yazarıyım. Müzik, sanat ve tasarımı severim, ayrıca büyük bir boks hayranıyım. Hobi olarak boks hakkında yazı yazıyorum ve seyahat etmeyi seviyorum.
I am 29 years old, a student at MAS and I am a copywriter. I enjoy music, art, design and am a huge fan of boxing. I write about boxing as a hobby and also enjoy traveling.
Olivier:
Ben Olivier, 31 yaşındayım, İsviçreliyim. Orada lisans ve lisansüstü ticaret okudum. 6 sene boyunca farklı ticari alanlarda çalıştım. 25 senedir buz hokeyi oynuyorum, hem yarı profesyonel hem de üçüncü ligde. Buz hokeyi hayatımın büyük bir parçası.
I am Olivier, 31 yo, from Switzerland where I did a Commerce School and Maturity of Commerce. I’ve worked for about 6 years in different fields of commerce. I’ve played as well ice hockey for 25 years, as a semi-professional and then in 3rd division. Ice Hockey was taking a huge part of my life.
Miami Ad School’a başvurmak nereden aklınıza geldi? Başvuru şartları neler?
How come did you decide to apply MAS? What are the application requirements?
Jarrad:
MAS’e 2007’nin sonbaharında başvurdum. Hatırladığım kadarıyla, yaptıklarımdan birkaç örnek gönderdim, bir de Vespa için hazırladığım işleri göndermiştim. Galiba bir de komposizyon yazdım.
I applied to MAS during the fall of 2007. From what I can remember I applied by sending in some examples of work and doing a couple of ads for a Vespa scooter. I believe I also did an essay.
Olivier:
Reklama karşı hep bir tutkum oldu. Çalıştıkça işimdeki yaratıcılık eksikliğini hissettim. İletmek istediğim bir sürü fikir vardı ve benim içim reklam hem yaratıcı hem de efektif olmak için en iyi yöntem. Gündelik hayatımda rekabet arıyor, kendimi aşmak istiyorum yoksa sıkılıyorum. Reklamcılık rekabet işi, her gün birbirinden farklı. Los Angeles’da yaşayan bir arkadaşım San Francisco’daki MAS’i tavsiye etti. Başvurdum ve metin yazarlığı programına başladım, sonra da tasarım bölümüne geçtim. İkisini de seviyorum ama sanki tasarım tarafında öğrenilecek daha çok şey var.
Başvuru istekleri şunlar:
– Sunmak için yaklaşık 10 tane reklam konsepti geliştirmek
– Sanat tasarımları göndermek
– Başından geçen komik bir hikayeyi anlatmak
– Niye reklam sektöründe olmak istediğini anlatmak
– Reklam için ilham kaynaklarını anlatmak
– 10 dakikalık bir video hazırlayıp kendini anlatman ve okulun sorularını cevaplamak.
I’ve been always very passionate about advertising. The more I was working the more I was feeling that my job wasn’t envolving creativity enough! I have plenty of ideas that I want to convey and for me advertising is the best way to be creative and effective at the same time. I need challenges in my everyday life, otherwise I get bored. Advertising is the job for challenges, everyday is different from the other one.
I have a friend who lives in Los Angeles and recommended me MAS San Francisco. So I applied there and started the school in the copywriting program and then I switched to art direction. I like both of them, but I feel that there is more learn in AD.
The applications requirements were:
– Create about 10 advertising concepts to present
– Send sample of my art creations
– Write a funny story that happened to me
– Explain why I want to be in advertising
– Explain where do I take my inspiration for advertising
– Record a 10 min video talking about me and answering questions asked by the school
San Fransisco’da okuyorsunuz. Peki McCann İstanbul’a gelme fikri nasıl çıktı? Birileri mi önerdi, yoksa sizin seçiminiz mi?
We know that you are currently studying in MAS San Fransisco, how did you decide to intern in Istanbul? Did you decide it by yourself or did you get any recommendation from someone?
Jarrad:
Olivier ile beraber bir kaç yere başvurdum. Üç tane opsiyon sunmuşlardı. İstanbul tek yurtdışı seçimimiz oldu. Olivier’nin fikirleri vardı ve buranın çok kültürel, ilginç ve bizim için yepyeni bir yer olabileceğini düşündük.
I actually applied with Olivier to a couple of places. We get at least three choices initially. Istanbul was the only international option we chose. Olivier had the idea and understood that there was a lot of cultural robustness here so we applied because it was an interesting and new place in the world for us.
Olivier:
Kendi kendime İstanbul’a gelmeye karar verdim. Okuldayken staj için gidebileceğimiz bir sürü yer ve ajans vardı. İstanbul’u görünce anlatması zor bir şey hissettim. Nedense Istanbul beni hep çok etkiledi. Avrupa ve Asya tarihi ve kültürü çok olan bir yer. Benim için değişik bir yer olur diye düşündüm, hem reklamcılık adına hem de genel olarak farklı bir şey görmek istedim. New York, Londra ve Paris gibi “büyük reklam şehirlerinden” farklı bir yere gitmek istedim açıkçası.
I decided by myself to go to Istanbul. Back to school, we received a list of the different locations and agencies that were hiring for internships. When I saw Istanbul on the list I got that feeling that you can have without being able to explain it. Istanbul always fascinated me for some reason. It is such a specific location in between Europe and Asia with such a huge history and culture. I felt that it could be very interesting for me to go out there and see how advertising is and experience something different. I wanted to do something different than going in the main “advertising cities” like New York, London or Paris.
Peki McCann İstanbul’daki izlenimleriniz neler? Ekiptekilerle birlikte çalışma imkanınız oldu mu?
Overall, what are your impressions about McCann Istanbul? Did you have a chance to work closely with the creative team?
Jarrad:
Genelde çevreye bakınca McCann çok güzel fırsatlar veren bir yere benziyor. Farklı ama içgörülü. İstanbul’un kendisi cok değişik ve bu eşsizlik genel kültüre ve ajansın işletmesine ve markalara mesajların nasıl iletildiğine yayılıyor. Burada reklamcılık sanki pazarlamaya daha yakın ama zamanla yaratıcı grup kampanyalara daha çok hakim oldukça kendine özgün bir stile kavuşucak gibi.
Overall McCann appears to be a great opportunity because of the environment. It is different but insightful. Istanbul itself is a unique place and this uniqueness bleeds over into the general culture and how agencies approach communicating messages for brands. Advertising appears to be more related to marketing here, but with time will develop into a signature style as the creatives have more control over the campaigns.:
Olivier:
Genelde McCann İstanbul’u beğendim. Başlarda Coca-Cola, Coca-Cola zero ve Alpella için değişik projelerde çalıştık. Alpella reklam çekimine katıldık ve bu benim için inanılmaz bir deneyim oldu. Gerçek bir reklama ne kadar çok zaman ve emek harcandığını gördüm: başlangıcından prodüksiyonuna ve reklam filmine kadar. Ajansın işletmesine gelince, sanki pazarlama yaratıcılıktan daha ön planda, keşke yaptıklarımız hakkında birazcık daha feedback alabilseydik. Bazen fikirlerimiz değerlendirilmiyormuş veya anlaşılmıyormuş gibi geldi.
Overall, I really had a good impression about McCann Istanbul. At the beginning we took part of the work for some different project campaign for Coca Cola, Coke Zero and Alpella. We took part of a shooting for an Alpella commercial, which was and amazing experience for me. It helped me to understand how much work and time it takes to build a real commercial from the first thought to the actual production of the movie. Regarding the style of the agency, I had the impression that marketing is almost more important than creation. Regarding our work in the agency, I whish we would had some more feedback about the profects we did there. Sometimes I had the impression that our ideas were not really considerated or maybe not understood.
Şimdi bu kadar sıkıcı sorulardan sonra işin eğlenceli kısmına dönelim. İstanbul nasıldı? Eğlendiniz mi?
After asking you these boring questions, let’s make a fresh start. How was your experience in Istanbul, did you have a good time?
Jarrad:
İlk ay mukemmeldi. Zaten bunu blogumuzdan da görebilirsiniz. Bir çok şeyi görme fırsatımız oldu. İkinci ay birazcık yavaşladı, benim için biraz parasal konular yüzünden ama bunun yanısıra insanlarla interaksiyonumuz da azaldı. Yaratıcı direktörümüz Ocak ayında gördüklerimizde ve yaşadıklarımızda büyük rol oynadı. Çok eğlenceliydi ve ayrıca kendi kendimize de bir çok yeni şey keşfettik.
The first month was a blast. There is evidence of this on our blog. We got a chance to hit the ground running. The second month slowed down, personally for financial reasons but also because we had less interaction with the people here… as our creative director was the driver for our experiences in January. It was a lot of fun and we also got to explore on adventures on our own.
Olivier:
Burada çok güzel vakit geçirdim. Son üç günümü değerlendireceğim (pazartesi günü gidiyor) ve görmediğim şeyleri görmeye çalışacağım. Genel hissi çok sevdim. İstanbul’un gizemli bir tarafı var. Türk misafirperverliğini çok takdir ettim (sadece lafta kalmiyor), inanılmaz yemekler var (koyun beyni ve kokoreç denedim!!!) ve tabii ki de rakı, çok seviyorum ama insanı birazcık delirtiyor. İstanbul’u ziyaret etmek için bir zaman tavsiye etmek zorunda kalsam, kışın gitmeyin derim. Hep soğuk ve yağmurlu oluyor. Yazın kesin tekrar geleceğim. Şehir yazın nasıl yaşıyor merak ediyorum ve görmek istiyorum. Ama inanın ki soğukta bile hareketli ve yaşayan bir şehir. Sıcak yaz akşamlarında nasıl olacağını hayal bile edemiyorum.
I really had a good time out there. And I am going to take advantage of the last 3 days there to visit things that I did not see yet. I really liked the wibe in general. Istanbul has something mysterious. I really appreciated Turkish hospitality (it’s not a legend), the amazing food (I’ve tried cheep brain and intestine!!!) and of course Raki, love it, but you can go crazy with it!!! If I had to recommend a period to visit Istanbul, I would say try to avoid the winter!! I was cold and rainy all the time. I will definitely come back there during the sommer. I want to see how the city lives during that time. But believe me, it’s alive when it’s cold, so I can’t imagine how is it during the warm summer nights!
En sık gittiğiniz yer neresiydi?
What places did you go?
Jarrad:
Ayasofya, Anadolu yakasında Marina, Sultanahmet Camii, Yerebatan Sarayı, Kapalıçarşı, Mısır Çarşısı, Taksim, Bebek, alışveriş merkezleri, gece kulüpleri ve yolda bir yığın farklı yerler.
Hagia Sophia, the Asian side Marina, Blue Mosque, Basillica Cistern, Grand Bazaar, Spice Bazaar, Taksim, Bebek, many malls, clubs and random places along the way.
Olivier:
Tabii ki de Ayasofya, Sultanahmet Camii, Kapalıçarşı gibi ana turistik mekanları gezdim. Taksim’de gece hayatının yoğunlaştığı yerlerde bayağı zaman geçirdik. Ama en fazla, farklı mahallelerde gezinmeyi, insanlarla kaynaşmayı, şehrin kokusunu ve genel hissini almayı sevdim.
Of course I visited the main “touristic” location like Ayia Sophia, the Blue Mosque or the Grand Bazar. We spent lots of time in Taksim where the nightlife is concentrated. But I really liked to just walk in the different neighborhoods of the city and appreciate the croud, the smells, the wibe in general.
Yarın ayrılıyorsunuz Türkiye’den. Duygularınızı öğrenelim:)
You are leaving from Turkey by tomorrow, so tell us your last words before you leave:)
Jarrad:
İnsanlar acayip sigara içiyor burada. Çay çok güzel. Kuzu eti en güzel kırmızı et. Yoğurdun yemeklerde bu kadar çok kullanıldığını bilmiyordum. Türk kahvesi güzel. Bir Amerikalı olarak İslam hakkında düşüncelerim değişti. Müslüman arkadaşlarım var, ancak İslam dininin Hiristiyanlığın liberal bakış açısıyla bu kadar paralel olacağını tahmin etmemiştim. Bunu görmek çok enteresan ve bu memleketin tarihi çok ilginç.
Smoking is ridiculous here. Tea is good. Lamb is the best red meat. I never knew yogurt had so many options in food. Turkish coffe is good. As an American my perception of Islam has changed. I have friends who are Muslim, but it never occured to me that the religion could also be parallel to Christainity in its liberal approach as it is here. This is very interesting to see and I find the history of this land very intersting.
Olivier:
Teşekkür ederim (pardon Amerikan klavye kullanıyorum)
Tecekur ederim (sorry I’ve set up the american key board:)
İstanbul’daki 3 aylık staj döneminde izlenimlerini yazdıkları, fotoğrafladıkları bir de blogları var ikilinin. Şuradan.
You can check their blog that they wrote their impressions and added their pictures from this link.