Akademideyken uygulama atölyeleri seçimi vardı. Gravür, fresk, halı, litografi, vitray, serigrafi gibi. Gravür ve freski seçmiştim ama o zamanki saçma seçme yöntemi yüzünden halı çıkmıştı şansıma. Sıkıcı bir dönemden sonra değiştirip vitraya girmiş ve bitene kadar akla karayı seçmiştim. Neyse ki arkadaşım Özlem bu konuda bayağı bir yardımcı olmuştu bana.
Fresk atölyesine arada bir inerdim ve çalışmalara bakardım. Birçoğu gayet iyiydi. Özellikle reprodüksiyon uygulamaları çok başarılıydı. Ustaların eserlerini tekrardan duvarda görmek (her ne kadar bunu uygulamak, yapan kişi için çok zor olsa da), dokusunu hissetmek, kokusunu duymak ve toz boyaların etrafa yayılarak oluşturduğu rengarenk desenleri görmek güzel bir deneyimdi. (Bu ve atölye kokusu için okula dönebilirim!)
Resmin ilk mecralarından olan duvar binlerce yıldır insanın kendini ifade etmede önemli araçlardan biri oldu. İşte bu araçlardan birini TBWA Almanya gayet başarılı bir şekilde uygulayarak, reklamı bir sanat eserine dönüştürdü.

Cologne’daki bir tren istasyonu burası. Teknik eğer freskse gayet başarılı. (Umarım dijital baskı değildir, ama sanmıyorum böyle olduğunu) Sanatın reklama etkisi yadsınamaz. Ve yeni mecraları kullanma gerekliliğinden doğan yukarıdaki ve yandaki başarılı sonuçlar hem markanın itibarını ve bilinirliğini artırıyor, hem de geleneksel sanatı modernleşmiş bir üslupla kullanarak popüler kültüre alışmış insanları şaşırtıp, onları gerçek sanatla buluşturuyor. Reklamın bu yönünü çok seviyorum işte. Bilgisayara bağlı kalmaksızın, ‘elle’ bir şeyler yaratabilmek.
(Güncelleme: Kardeşimin yorumda da söylediği gibi bu resimler bez üstüne yapılmış. Zaten bunların fresk olması imkansızdı. Hayal işte:) Yukarıdaki ayrıntıyı Burcu çekmiş. Burada da net görülebiliyor zaten. Diğer yakın plan çekimler için burada bulunan klasörü indirebilirsiniz.)
via