Yapılan araştırmalar bu yeni mecranın gerçekten de çok etkili olduğu, tüketici nezdinde oluşturduğu heyecanın ürün satışlarına da yansıdığını gösteriyor. Bu yeni teknoloji sayesinde reklam filmlerine ihtiyaç kalmıyor, herhangi bir basılı outdoor uygulamasına gerek duyulmuyor. Tamamen interaktif bir uygulamayla, tüketici ve marka birbirinin içine giriyor, özdeşiyor ve ortaya da gelmiş geçmiş en yaratıcı uygulama çıkıyor. Bu uygulamanın tek handikapı ise gündüz çalışmaması. Bunun için sistem uzmanları, mühendisler ve reklamcılar güç birliği yapıp, gerekli düzenlemeler ve tasarımlarla bunun da üstesinden gelmek için hummalı bir çalışma içindeler.
Bazı uzmanlar bunun da diğer reklam mecraları gibi (otobüs giydirme, billboardlar, 3D uygulamalar) yerini başka uygulamalara bırakacağını düşünüyor olsalar da, yine de bunun reklam dünyasını sarsan on olaydan biri olduğu konusunda hem fikir.
Peki bu tam olarak ne işe yarıyor ve yararları ne? Öncelikle ne olduğunu anlamak gerekiyor sanırım…
Bunun tam çıkış noktasını, bir başka deyişle nasıl olarak ortaya çıktığını anlamak için sinema klasiklerinden Back To The Future serisine bir göz atmak gerekiyor. Özellikle ikinci bölümde yer alan (keza şimdinin araçlarına da ilham kaynağı olmuş teknoloji) uçan arabalar ve şehir içindeki interaktif ve holografik reklam mecraları, şimdinin teknolojisini yaratmada birer güç kaynağı oldular. Özellikle Marty McFly karakterinin üstüne doğru gelen Jaws görüntüsü buna zemin hazırladı. İşte holografik reklam buradan şekillenerek ortaya çıktı.
Holografik reklam, adından da anlaşılacağı üzere hologram görüntülerinin, yani gerçek gibi duran ama gerçek olmayan, tamamen sanal, dokunamayacağınız, koklayamayacağınız, karşılık alamayacağınız görüntü şekillerinin, bir fikir çerçevesinde uygulanmasıdır. Boyutları ayarlanabilir, her yerde, her şekilde ve her türlü, zor olan uygulamaları kolay hale getirebilir. Bunun en iyi örneği ise geçenlerde uygulanan bir deterjan holografik-reklamı. Şaşırtıcı, etkileyici ve interaktif bir örnek. Aslında ilk örneğin de ötesine geçen bir uygulama bu, çünkü koku duygusunu da verebiliyor. Reklamın yayınlandığı alanlar alışveriş merkezleri ve sokaklar. Anlaşmalı yerlerde yapılan uygulamanın ise iki kanatı var: Alışveriş merkezlerinde yapılan uygulamada, belli başlı giysi mağazalarının önünden geçerken, birden holografik bir kadın görüntüsü çıkıyor ve siz ne yapacağınızı bilemezken, görüntüdeki kadın ‘Yeni kıyafetlerinizi korumak için en etkili çözüm şimdi Doxy’de. Lavanta kokulu (bu sırada yere yerleştiren ufak deliklerden koku sıkılıyor) Doxy yeni giysilerinizi koruyor, üstelik yıpranmış olanları da onarıyor.” diyor. Holografik görüntü o kadar gerçek duruyor ki, dokunmak istiyorsunuz. Kokuyla birleştiğinde sanal görüntü beyinde farklılaşarak gerçeklik duygusunu kamçılıyor.
Bir diğer örnek ise Beyoğlu’nda uygulanmış. Miller ‘ın düzenlediği 30. Geleneksel Gençlik Festivali’ni tanıtmak amacıyla yapılan bir uygulama bu. Beyoğlu’nun en kalabalık olduğu akşam saatlerinde, birden dans eden, çılgınca eğlenen bir genç topluluğu kalabalığın ortasından çıkıyor ve müzikle desteklenen holografik görüntüler (birebir boyuttaki görüntüler hepsi) dans etmeye başlıyor. Gençlerin hemen üstüne ise fesvitali tanıtan bilgiler, başlık, kimlerin performans göstereceği, saat kaçta başlayacağı, bilet fiyatları vs. gibi bilgiler lazer görüntüsüyle havaya yazılıyor. O kadar gerçek ki her şey, görenler ik önce şaşırıyor ve bazıları kendilerini kaptırıp dans etmeye dahi başlıyorlar. Reklam bir dakika sürmesine rağmen etki-tepki zaman süresi inanılmaz boyutlara ulaşıyor.
Öncelikle reklamcılara inanılmaz mecralar sunan HoloTise firmasını kutlamak istiyorum. Yılların deneyimi ve teknolojik süreçte gösterdikleri inanılmaz başarıyı üretici-tüketici nezdinde kullanmaları ve geri dönüşümü hızlandırmaları, yeni mecraların ortaya çıkmasını, reklam yaratıcılarının ise bunları kullanmasına zemin hazırlamaları, yüzyılın şirketlerinden biri haline gelmelerini sağladı.
Teknoloji yaklaşık iki senedir kullanılıyor. Ama hala insanları şaşırtmaya devam ediyor. Okullarda uygulanan, derslerde kullanılan etkileşimli Einstein, Newton uygulamaları (Popular Science dergisi için yapılan bilgi amaçlı ders eğitimleri), belli başlı yerlere yerleştirilen Google arama çubukları (keza bazılarına dokunup, arama yapabiliyorsunuz ama bu halen beta sürümünde) gibi uygulamalar insanları şaşırtmaya devam ediyor.
Gelecek ne gösterir bilinmez ama sonuçta teknoloji geliştikçe ve insan ihtiyaçları arttıkça yeni mecraların ortaya çıkması kaçınılmaz gibi görünüyor. Markaların büyümesi, gelişmesi, bilinirliği ve satışlarının artması neredeyse teknolojiyle paralel ilerliyor.
(Yukarıda da belirttiğim üzere, umarım bu uygulama gündüzleri de kullanılabilecek bir duruma getirilir. Kapalı yerlerde sorun olmamasına rağmen özellikle güneş ışığından etkilenen bu teknolojinin gündüzleri de tüketiciyle buluşmasını isterim. Yakın bir zamanda bunu da göreceğiz sanırım.)