İlk reklamlar…
İlk reklamlar sesliydi; sokak satıcıları mallarının fiyatlarını yüksek sesle bağırıyor, müşteri çekmeye çalışıyorlardı. Yunanlılar “bağırarak reklam”la hayvan ve esir satıyorlardı. Basılı reklama yine erken çağda rastlıyoruz, Thebes’te 3000 yıllık bir reklam özel bir esiri yakalamak adına yapılmış ve şöyle deniyor; “…Terzi Hapu’nun dükkanına geri döndürülmesi halinde –ki bu dükkanda arzu ettiğiniz en iyi giysiler vardır- bir tam altın vereceğiz”.
Roma’da sirkleri ve gladyatör karşılaşmalarını tanıtan afişler yapılmış. Bu tip örneklere Pompei ve Carthage’da da rastlanıyor.
Orta çağda, föy ve asılabilen not reklamlar her yeri işgal etmiş, çoğu kişi okuma bilmediğinden bunlar sadece resimden ibaretmiş. Bu afişler genellikle bireysel tüccarların mallarını tanıtan çalışmalarmış. İkinci bir yol olarak yine “bağırıcılar” tutulur, bu kişiler dükkanların önüne konuşlandırılır ve içeride satılan ürünlerin ne olduğunu gelip geçen insanlara duyurmaları beklenirmiş, Shakespeare’in “Bir Kış Masalı”nda da bu tip dizelere rastlanıyor, Autolycus bağırıyor; “…gelin alın, gelin alın, alın hanımlar…”
İlk gazete İngiltere’de ortaya çıkmış. “Haftalık Haberler ” adıyla yayınlanan bu gazete 1622’de yayımlanmış. Gazetede yayınlanan ilk reklam, tarihçi Henry Sampson’a göre kaybolmuş bir atın bulunması ile ilgiliymiş.
1630’larda, Paris’li bir doktor insanların gelip, 3 sous’a reklamlarını ve mesajlarını asacakları bir dükkan açmış, 1600’lerin ortalarında bunun gibi birçok ofis mevcutmuş. Bu reklamcılığın merkezileştirilmesinin başlangıcıymış, bu dükkanlara ilk reklam ajansları da denilebilir. Fakat bu dükkanların sahipleri, modern reklam ajanslarının yaptığı gibi reklamları yazmaz veya yaratmazlarmış.
1661’de Robert Turner adlı biri, ürünü Dentifrice için gazeteye reklam vermiş, bu reklamla birlikte “marka”lar kullanılmaya başlanmış.
1665’lerde, veba salgını nedeniyle gazetelerde veba ilaçlarıyla ilgili reklamlar sıkça yayınlanmaya başlamış; Anti-Pestilential Hap, Vebaya Karşı Rakipsiz Sıvı İlaç, Tek Gerçek Vebaya Karşı Su, Havayı Mikroptan Arıtan İlaç gibi ilanlar yayınlanmış.
Londra Gazetesi, 1666’da reklam basacağını açıklamış ve reklam patlaması yaşanmış. 1682’de bir alışveriş kılavuzu yayınlanmış ve içi tamamen reklamlarla doluymuş. 1700’lerin İngiltere’sinde sokaklar ve caddeler posterlerle doluymuş. Londra’lı tüccarlar ticarethanelerinin yerlerini tarif eden büyük reklamlar veriyor ve heryeri afişe boğuyorlarmış. Bu iş o kadar çığırından çıkmış ki II. Charles bir kanun çıkarmak zorunda kalmış, kanunda şöyle deniyormuş; “Sokaklara havayı ve cennetin ışığını kapatan büyük afişler asılmayacaktır.”
Kaynak: Internet
FIRAT YILDIZ
Founder of Elma+Alt+Shift, Creative Partner at Madam Martha UK, Blogger, Painter