Komser Şekspir; Sinan Çetin’in devlet-birey ilişkisi üzerine yapmayı planladığı üçlemenin de ikinci filmidir. Komser Şekspir’den sonra çekmeye başladığı ama henüz gösterime sokmadığı Banka, bu üçlemenin sonuncu filmi olacaktır.
Yapım Yılı: 2001 • Yapım: Plato Film • Yapımcı: Cemil Çetin, Sinan Çetin • Yönetmen: Sinan Çetin • Senaryo: Mesut Ceylan • Görüntü Yönetmeni: Kamil Çetin • Kurgu: Aylin Tinel • Özgün Müzik: Ömer Özgür • Şarkılar: Nil Karaibrahimgil, Mazhar Alanson • Oyuncular: Kadir İnanır, Müjde Ar, Gazanfer Özcan, Pelin Batu, Okan Bayülgen, Özkan Uğur, Mesut Ceylan, Metin Çekmez, Selahattin Duman, Kenan , Baydemir, Zaven Çiğdemoğlu
Okuldaki tiyatro provalarında bayılan Su’nun (Pelin Batu) doktor muayenesinde lösemi hastası olduğu anlaşılır. Böylece oynamayı çok istediği Pamuk Prenses rolü de başka bir öğrenciye verilir. Bu durumdan çok etkilenen Komiser Cemil (Kadir İnanır) kızını mutlu etmek için karakolda Pamuk Prenses oyununu hazırlamaya ve TV’deki yarışmaya katılmaya karar verir. Sahnelenecek oyunun Prenses dışındaki kadrosu kurulacaktır. Esrar satıcısından (Okan Bayülgen) yönetmen, sokak fahişesinden (Müjde Ar) kraliçe, tinerciden (Mesut Ceylan) prens, hırsızdan (Selahattin Duman) ceylan, selpakçı çocuklardan da yedi cüceler olacaktır. Prova yeri de karakoldur.
Sert ve otoriter bir komiser olan Cemil’in hayatının akışı, kızının lösemi hastası olduğunu öğrenmesiyle tümden değişir. Hayatında ilk defa, bir şeyin karşında yenik düşmüştür. Bu sefer savaşacağı ne hırsızlar, ne esrar satıcıları, ne de katillerdir. Savaşacağı amansız bir hastalıktır. Kızının hastalığını öğrendikten sonra, onu mutlu etmenin yollarını arayan Cemil, kızının tek hayalini gerçekleştirmek ister. Kızı bir tiyatro oyununda, Pamuk Prensesi oynamak istemektedir. Cemil, hayatında tiyatroya bile gitmemiş, bu tür sanat etkinliklerinde kızının yer almasına dahi sıcak bakmayan biri olarak, kızının bu isteğini yapmak zorunda kalır. Cemil’in, hayatında tek çekindiği kişi, polis emeklisi babasıdır. (Gazanfer Özcan) Babası, tıpkı kendisi gibi sert bir adamdır. Hiçbir zaman oğluna sevgisini açıkça ifade etmeyen emekli polis baba, oğlu Cemil’in kızıyla samimi ilişkilerini de sürekli eleştirmektedir. Cemil, bu sefer babasını dinlemeyecektir. Kızını gözünün önünden ayırmamak için karakolu bir tiyatro stüdyosuna dönüştürür. Başkomiserin yerine vekaleten bakıyor olması da, işini kolaylaştırır.
Tiyatro stüdyosu hazırdır. Ancak oyunculara ve bir yönetmene ihtiyacı vardır. Cemil, çareyi karakoldakilerden yararlanmakta bulur. Böylece karakoldaki tutuklular; tinerci, mafya babası, fahişe, fikir suçlusu ve sokak çocukları, tiyatro grubunun oyuncuları haline gelir. Cemil, o güne kadar suçlu dediği ve bazen de sert muamele ettiği bu insanlarla birlikte kızını mutlu etmek için bir yola çıkar. Bu oyunla birlikte, karakolda değişim rüzgarları esmektedir. Herkes içinde yer aldığı oyunda çok mutludur. Karakol gibi soğuk ve sevimsiz bir mekanda yepyeni bir dünya yaratmışlardır. Her türlü yasayı, çiğneme pahasına çılgınca şeyler yaparlar. Karakolun bahçesine sahte bir anıt dikerler, Cemil, savcıya silah çeker; Avrupa’dan gelen İnsan Hakları Komisyonu’nu kandırırlar, başkomisere sahte bir madalya ve tören düzenlerler, peşlerinde bir polis ordusu olmasına rağmen yarışmaya katılırlar.
Sonunda, hayaller gerçek olur. Oyunu her türlü aksiliğe rağmen, sahneye koyarlar. Su, çok istediği Pamuk Prenses rolünü oynar. En büyük hayalini gerçekleştirir ve sahnede ölür. Ama oyun devam eder. Sahnede, rollerini değil kendilerini oynayan oyuncular, son hesaplaşmalarını ve son görevlerini yaparlar. Çünkü biliyorlardır ki, bundan sonra hayat hiç de eskisi gibi olmayacaktır.
Sinan Çetin, karakterler ve onların değişimiyle aslında kendi insan felsefesini açıkça ortaya koymaktadır. Ona göre kötü insan yoktur. Herkes içinde kötülük barındırdığı kadar iyilik de barındırır. İnsanın iyi ya da kötü gibi sıfatlarla ayrılmasının anlamsızlığını savunur. Komser Şekspir filmi, bireyi savunan, temel gerçekliğin sadece birey olduğunun altını çizen bir filmdir. Bu yönüyle, yine diğer Sinan Çetin filmlerinin slogancı ve mesaj verici niteliğine sahiptir.
Toplumlar, filmdeki piyesin büyüklerinin binler, milyonlar halinde yer aldığı bir sahne olarak düşünülebilir. Ve buradan hareketle gelişmiş ülkelerle geri ülkeler arasındaki farkın, özgürlükçü, gönüllülüğe ve bireyselliğe dayanan sistemlerle köleci, zorba ve kollektivist sistemlerin performanslarındaki farklılığa dayandığı rahatlıkla kavranabilir.
Komser Şekspir, Sinan Çetin’in tamamlayıp gösterime soktuğu son filmdir. Bu film Sinan Çetin filmografisinde önemli bir yere sahiptir. Çünkü Sinan Çetin, Komser Şekspir’den sonra sinema sektöründe bitirilemeyen filmlerin yönetmeni olarak anılacaktır. Bu durum, Komser Şekspir’den önce başladığı Romantik’in üzerinden sekiz yıl geçmesine rağmen vizyona bir türlü girmemesiyle başlayacaktır. Ardından bitmeyen Banka filmi gelir.
Sinan Çetin bitmeyen filmlerinin nedenini “Bir filmi önce ben beğenmeliyim. Ben mükemmel bulmadıkça başkalarının izlemesini istememem. Film yapımı bir süreçtir. Sonucunda mükemmel olmalı ya da hiç olmamalıdır.” diyerek açıklar. Ancak bu açıklama dışında sebepler de bulunur. Ardı ardına çektiği reklam filmlerinden, uzun metrajlarına istediği zamanı ayıramamaktadır. Reklam piyasasında edindiği yeri kaybetmeyi göze alamayan Sinan Çetin, ajansların sıkıştırmaları sonucu, esas yapmak istediği uzun metrajların çekimlerine ara vermek zorunda bırakılır ve reklam setlerine gider. Çektiği reklam filmlerinin sayısı arttıkça, montaj masasında kalan uzun metrajların sayısı da artar. “Benim çektiğim her reklam filmi, hikayesi, karakterleri ve anlatımıyla birer sinema filmidir” diyen Sinan Çetin aslında sinemaya olan özlemini vurgulamaktadır.
Komser Şekspir’den sonra Sinan Çetin artık reklam arası uzun metrajların yönetmeni olmuştur. Reklam setlerinden vakit buldukça sinema projelerini bitirmeye çalışmaktadır.
Komser Şekspir’den sonra Sinan Çetin’in reklam filmlerinin sayısı azımsanmayacak bir şekilde artmıştır. Reklam sektöründe kendi dilini net bir şekilde ortaya koyan radikal bir yönetmendir. Sinan Çetin’ in çektiği reklam filmlerinde, yarattığı tiplemeler çok öne çıkmaktadır. Son dönemlerde çektiği reklam filmlerinden öne çıkan tiplemelerin örnekleri verilmiştir.