Kuzey Avrupa’nın genç nüfuslu ülkesi Estonya şeffaflık, verimlilik ve tasarruf hedefleriyle başlattığı dijital dönüşümü sayesinde gerçek bir teknoloji üssü olma yolunda hızla ilerliyor. Özellikle bilişim alanında faaliyet göstermek isteyen girişimcilere ev sahipliği yapma konusunda bir hayli iddialı bu ülkede kamu ve özel sektöre dair birçok hizmet online olarak yürütülüyor.
Bu başarı yaklaşık 20 senedir disiplinli bir şekilde yürütülen bir devlet politikasının ürünü. Sadece devlet politikası demek indirgemeci bir yaklaşım olabilir çünkü Estonya toplumu gerçekten başarıya ve refah seviyesini yükseltmeye odaklanmış durumda ve her bir birey sistemi beslemek konusunda istekli. Ne demek istediğimizi bir örnekle açıklayalım. Estonya’da fiziki ya da dijital olarak faaliyet gösteren firmalar, ciroları senelik 45 bin Euro’yu geçmiyorsa KDV ödemek zorunda değiller. Burada dikkat etmemiz gereken nokta şu ki ilgili ticaret yasası “ödemezler” demiyor, “ödemek zorunda değiller” diyor. Estonyalı birçok firma mali dengelerini sağladıklarını düşünerek ciroları 45 bin Euro’yu geçmemesine rağmen KDV ödemeyi tercih edebiliyorlar. Bu gerçekten ülkemizde hayal dahi edemeyeceğimiz bir vatandaşlık bilincine tekabül ediyor. Tabi ki bu durumu bireysel bir ahlak meselesi olarak değil devlet sisteminin tutarlı ve şeffaf politikaları ve uygulamaya soktukları sosyal devlet yaklaşımının vatandaşlara verdiği güven olarak değerlendirmeliyiz.
Yazının bundan sonraki kısmında Estonya’nın girişimcilik konusundaki yaklaşımlarından bahsedeceğiz fakat hemen öncesinde ülkemizde girişimcilerin yaşadığı temel birkaç sorundan bahsedelim. Bu sayede Estonya’nın “yarattığı” güvenilir ortamın ne kadar sistematik bir yaklaşım gerektirdiğini daha iyi anlayabiliriz.
Ülkemizde özellikle bilişim alanında birçok girişimci proje üretiyor fakat bir kısmı aşağıda belirtilen yaygın sorunlarla karşılaşılıyor:
• Proje fikri sektörel bir ihtiyacı karşılamıyor, bu konuda sektör temsilcileriyle yapılan ön görüşmelerde ise “önce ürünü bir yap, sonra getir bir bakalım” seviyesindeki geri bildirimler gelebiliyor.
• Proje geliştirme aşamasında girişimcilerin hayatlarını devam ettirebilecekleri bir gelire sahip olabilmeleri için diledikleri zamanlarda kısa süreli freelance işler bulmaya ihtiyaçları var fakat emek piyasasında bu konuda çok muhafazakar.
• Ürün geliştirme aşamasında test süreçlerinden sonra en çok ihtiyaç duyulan şey kısmi pilot uygulamalar. Özel sektörün bu konuda kapılarını çalan bir girişimciye “karşılıksız” destek verme ihtimali neredeyse yok.
• Belki de en temel sorunlardan birisiyse alınan mühendislik eğitiminin yerel bir soruna karşılık üretilen ürünün tasarım aşamasında uluslararası ihtiyacı da değerlendirebilecek birikimi girişimcilere vermiyor olması.
• Uluslararası Pazar özellikle bilişim projeleri için çok çok önemli çünkü her ne kadar büyük bir ekonomiye sahip olsak da firmalarımızın teknoloji talebi çok az. Firmalarımız “karlarını artıracak” ürünlere (al sat) bütçe ayırmak konusundaki isteklerini “masraflarını azaltacak” ürünlere göstermiyorlar da diyebiliriz.
• Yine çok belirleyici sorunlardan bir tanesi de toplumumuzun gençlere güvenmiyor oluşu. “Biz bu ürünü alırız ama yarın bir gün fikrin değişir, bu ürünü bırakıp işe girersen kimden destek alacağız” cümlesi, birçok girişimcinin müşteri görüşmelerinde duyduğu, haksız diyemeyeceğimiz ve kesinlikle kişisel olmayan (genel güven sorununa bağlı) bir cevap.
Yukarıda verilen örneklerle vurgulanmak istenen şey şu: Girişimcilik gibi ülkelerin ekonomik büyümelerini ve ekonomik faaliyetlerinin kalitelerini etkileyen bir olgu kesinlikle çok aktörlü ve katmanlıdır. Daha açık bir ifade ile devletlerin tutarlı ve stratejik planlarıyla gelişebilir fakat sürdürülebilir olmasını sağlayan şey toplumsallaşabilmesidir. İşte Estonya örneğinde gözlemlediğimiz de tam olarak bunu yakalamış olmaları. Başka bir ifadeyle Estonyalılar girişimciliğin önemini anlamayı çoktan aşarak faydalarını gündelik yaşamda görmüş ve sahiplenmiş durumdalar.
Devlet, özel sektör ve üniversiteler ortaklığıyla faaliyet gösteren kuırumlar girişimcilere ürün geliştirme desteği sunarken farklı ülkelerden iş ortağı ve yatırımcı bulmalarına da olanak sağlıyor. Bu arada Skype’ın da Estonya’da doğduğunu belirtelim. Son dönemdeki diğer bilindik markaları ise Transferwise, Pipedrive, Toggl, Taxify, Jobbatical ve Lingvist.
Estonya en basit tabirle girişimcilere hem güveniyor hem de zaman, para ve altyapı avantajı sunuyor. Devletin ve özel sektörün birçok hizmetine online erişimin olması, girişimciliği geliştiren önemli bir nokta oluyor. Örneğin, Estonya’nın başlattığı e-oturum uygulaması sayesinde internet üzerinden e-oturum izni almak ve bu sayede tüm e-hizmetlere erişebilmek mümkün. 15 dakika içerisinde şirket kurulabiliyor ya da işlerin en yoğun olduğu zamanlarınızı hayal ederek düşünün, iki dakikada vergi beyanında bulunabiliyorsunuz. E-oturum üzerinden şirketinizi kurduysanız isteğinize bağlı olarak iş vizesi ya da start-up vizesi alabilir, bu sayede belirli bir süre de olsa Estonya’da kalabilirsiniz. Tabi ki Estonya’yı hiç ziyaret etmeden sadece e-hizmetlerden faydalanmak ve internet üzerinden kurduğunuz şirket sayesinde diğer ülkelerdeki işlerinizi yönetebilirsiniz.
Umarız ülkemizde de eğitim sistemimiz uluslararası ürün geliştirmeye odaklanır, firmalarımız girişimcileri daha çok destekler ve en önemlisi de hepimiz “sistemi karşılıksız olarak beslemenin” dolaylı olarak hayatımızdaki sorunları aşabilmemizi sağlayacağı gerçeğini görürüz.
Yazı: Hakan Karaoğlu