Dijital medya sponsoru olduğumuz Brand Week Istanbul’dan izlenimlerimiz.
Pazarlama ve iletişim sektörünün bir araya geldiği Brand Week İstanbul bu sene 7-11 Kasım tarihleri arasında düzenlendi. İlk iki gün boyunca devam eden Warm-up programına Salt Galata ev sahipliği yaparken diğer günler etkinlikler Lütfi Kırdar Kongre Merkezi’nde devam etti.
Warm-up oturumlarında genel olarak ajans süreçleri, marka güvenliği, YouTube başarıları, mobil tüketici ve Türkiye’den çıkan başarılı Start-up’lar konuşuldu. Ana program Lütfi Kırdar’da devam ederken organizasyonun son üç günü Pazarlama, Lovemarks/Yaratıcılık ve Dijital/Mobil olarak konu başlıklarına ayrılmıştı.
Genel olarak tüm oturumlarda yeni dönemde neler yaşadığımız, pazarlamanın ve dijitalin nereye doğru gittiği konuşuldu. Yaşadığımız dönemde dijitalin oldukça büyük bir yeri var. Tüm sektörlerde olduğu gibi pazarlamada da bunu doğru şekilde kullanmak gerekir. Kullanılan reklamların çoğu zaman ilk 2-3 saniyede karşıdakini büyülemesi gerekiyor. Yeni nesil yani Z kuşağı artık hızlı tüketiyor ve ilgisini çekmeyen herhangi bir reklamı almak istemiyor. Bu yüzden de belirlenen hedef kitleye göre doğru mecralarda doğru reklamı yapmak çok önemli.
Pazarlama sadece tek mecrada olup bitecek bir şey değildir. Genel olarak bir hikaye yazılır ve olunması gereken her platformda bu hikaye desteklenir. Konuşmalar boyunca birçok örnek verildi tabii ki ama Vodafone Arena bu hikaye tamamlayıcı özelliğiyle öne çıkanlar arasındaydı. Beşiktaşlıları anlamak, onların dilinden konuşmak ve heyecanı yitirmeden doğru iletişimle stadın açılma anına kadar çok doğru yönetilmiş bir süreç geçirmişler. Stadın temeli atılırken Beşiktaşlılardan gelen dilekleri atarak “Temelinde aşk var” dedikten sonra stad adına açılan Twitter hesabından tutun inşaatın canlı izletilmesine kadar baştan sona çok başarılı bir proje.
Sektördeki hedef kitlelerimiz değişiyor ama bir yandan pazarlama sektörüne gelen insanlar ve onların ihtiyaçları da değişiyor. Başarılı olmak için bir yandan da kendi ihtiyaçlarımızı takip etmemiz gerekli. Bu konuda da yeni nesil pazarlamacıları dinleyen ve çıkarımlar yapan muhteşem iki şirket konuşmacılar arasındaydı; Wanderbrief ve 20something. Wanderbrief’in hikayesini pek çoğunuz duymuştur; yaratıcılığı dünya seyahati için bilet haline getiren Mark van der Heijden 27 ülkede 32 farklı firmada çalıştıktan sonra Wanderbrief’i kurmaya karar veriyor. Sistem çok basit, yurtdışı deneyimi yaşamak isteyen bir kreatifseniz proje bazlı Paris’te Amsterdam’da veya Barcelona’da çalışabiliyorsunuz. Deneyimi paraya tercih edenler için muhteşem bir fırsat olan bu işte kalacak yer ve yeme içmeniz karşılanıyor.
Projeye göre kazandığınız şeyler de değişiyor ama dünyanın herhangi bir yerinde çalışabiliyor olmak buradaki en önemli unsur. 20Something ise Y kuşağının isteklerine kendini adamış bir şirket. Yöneticilik kavramını yıkıp herkesin birbirinden bir şeyler öğrenebildiği firmada herkes bir hafta CEO oluyor ve onun verdiği kararlara da herkes saygı duyuyor. 20’li yaşlarındaki çalışanlardan biri CEO görevini yaparken 500 bin dolarlık bir işi kabul etmemiş. Şirketin kurucu ortağı Benoit Van Cauwenberghe bunu biraz acı dolu anlatıyor ama oyunun kuralının zaten bu olduğunu ve kabul etmek durumunda kaldığını anlatıyor.
Mediacat’in yaptığı araştırmaya göre seçilen Lovemark’lara ödüller de dağıtıldı. Fairy, Arçelik, Omo, Falım, Nescafe, Yudum, Opet, Orkid, Elidor ve Volkswagen gibi Lovemark’lar açıklandı.
Deneyim alanında ise çeşitli markaların standlarında birçok eğlenceli oyun ve yarışmalar düzenlendi. Volkswagen yeni Beetle’ını tanıttı, Nescafe mobil çalışanlarıyla kimseyi kahvesiz bırakmadı.
Facebook fresh shot’lar dağıttı ve Efes Pilsen standında bira bardakları tasarlandı.
Familia, Opet, Sütaş, Vialand, Arçelik ve Ozmo maskotları gezinerek ortama renk katarken İstanbul’da yeni açılan Madame Tussauds da Zeki Müren ve Johnny Depp heykelleriyle alandaki yerini almıştı.
Benoit Van Cauwenberghe ve Mark van der Heijden’ının fotoğrafı: MediaCat