Festivalin ilk günü açılışı yağmurla yapıyor ve Kristal Elma alanına girdiğiniz anda sizi, Volkswagen standı selamlıyor.
Bu selamlaşmanın ardından hemen yandaki standa giriyor ve kendinizi Google’ın ellerine bırakıyorsunuz. Google, sizi kendi dünyanızdan çıkararak uzunca bir süre kalmak isteyeceğiniz sanal gerçekliğin içerisine sokuyor.
Google’ın yeni ürünü olan Tilt Brush, sanal gerçeklik düzleminde üç boyutlu çizimler yapabilmenizi sağlayan yeni nesil bir fırça.
HTC’nin sanal gerçeklik gözlüğü Vive ile entegre şekilde çalışan Tilt Brush ile bir şeyler çizebilmek için iki elinize, fırçanızın kalınlık / incelik ayarlarını düzenleyebileceğiniz, envai çeşit renk ve brush seçimleri yapabileceğiniz sanal fırçalarınızı alıyorsunuz. (Fırça niyetine elinize aldığınız aparatlar araba vitesine benziyor.) Google’ın bu giyilebilir teknolojili ürününü kuşanıyorsunuz ve ardından greenbox bir odanın içine giriyorsunuz. Çizmeye başladığınız anla eş zamanlı olarak girdiğiniz camekan odanın dışında yer alan ekranda, sanal bir ortamda siz ve çizdiğiniz şeyler başkaları tarafından 3D olarak izlenebiliyor. Boşlukta süzülen ellerinizle sizi görenler deli zannedebilir fakat sunulan bu deneyim buna kesinlikle değer.
Google’ın sunduğu sanal gerçekliğe hız kesmeden ”Google Cultural Institute” ile devam ediyorsunuz. Sanal gerçekliği mobil cihazların alternatif kullanımınıyla birleştiren Google’ın sanal gerçeklik gözlüğü Cardboard ile farklı ülkelerdeki sergi ve müze alanlarını 3D olarak gezebileceğiniz bir sanat turuna çıkıyorsunuz. Bir alanı gezdikten sonra Cardboard’un üzerindeki düğmeye bastığınızda bir sonraki sergi / müze alanına geçiyorsunuz. Burada sunulan sanal gerçeklik, görselleştirmeler bakımından geçen yıllara kıyasla oldukça başarılı ve gerçeğe yakın. İlerleyen zamanlarda bu gerçekliğin ulaşacağı boyutu düşünmek heyecan verici. Google’ın dünyasından sıyrılarak kendi gerçekliğimize dönmek biraz moral bozucu olsa da tura devam ediyoruz.
Google ile aynı standda yer alan YouTube’un, #senkimsin başlığıyla karşılayan minik bir odası bulunuyor. İçeriye girdiğinizde sizi dokunmatik bir ekran ve mikrofon bekliyor. Siz anlatıyorsunuz o kaydediyor. Mesleğiniz, şahsi bilgilerinizle birlikte kendinize dair anlatmak istediğiniz, başkalarına dokunacağını ve yarayacağını düşündüğünüz ne varsa burada diğer konuşanların hikayeleriyle birleşiyor ve büyüyorsunuz. YouTube bunun bir network oluşturacağını düşünmüş gibi ancak anlattıklarınızın mecralarda kullanımına dair bir belge imzalanmasını istemesinden olsa gerek bu minik oda pek rağbet görmüyor.
YouTube’un bir diğer köşesinde, YouTube sticker’ları dolu bir liderlik tablosu yer alıyor. Yılın en çok izlenen marka ve reklam şarkısı videolarının yer aldığı 10 adet videoyu izledikten sonra en beğendiğiniz videoya YouTube sticker’ı yapıştırıyorsunuz. Videoların uzunluğundan ötürü bu durum epey vakit alacağından atlayarak izleme şansına sahipsiniz ancak gözlemlediğim kadarıyla tüm videoları izlemesini gerektiğini duyan pek çok kişi adımını başka yöne çeviriyor. Kısacası YouTube bizi heyecanlandırmayı pek başaramıyor.
Google ve YouTube standına veda ettikten sonra soluğu Instagram standında alabilirsiniz. Çeşitli emojilerin ve rengarenk gözlüklerin yer aldığı standda Instagram logosu önünde fotoğraf çektirebilirsiniz. Instagram’ın yenilenen logosu ile düzenlenen başka bir fotoğraf alanı daha mevcut. Bu alanlar oldukça ilgi görüyor, sanırım fotoğraf çektirmek yüzyılımızın en sevilen olaylarından biri haline geldi. Instagram görevini başarıyla yerine getirirken başınızı hemen yandaki Oculus’a çevirebilirsiniz.
Oculus ile oyun oynadığınız standda liderlik yarışına giriyorsunuz. Deniz üzerinden havalanarak aracınızı en kısa sürede sizden istenen bölgeye indirmeniz gerekiyor. Oldukça keyifli. Kendimizi bile onda aradığımız ekmeğimiz suyumuz Google, modern albümümüz Instagram ve video kütüphanemiz Youtube’yi gezerek stand gezimizi tamamlıyoruz.
Yazı ve Fotoğraflar: Burçak Dursun
Kapak fotoğrafı: Kristal Elma Festivali